Giydirici | İstanbul Devlet Tiyatrosu

Şeyda Gürbulak aracılığıyla

Yazara mail göndermek için tıklayın!

Uzun zamandır tiyatroya gitmediğimi fark ettim ve bu yakınlardaki sahnelerde hangi oyunlar olduğuna bir göz attım. Kültür Üniversitesi’nin sahnesinde “Giydirici” adlı oyunu gördüm. İki buçuk saat olması başta beni korkuttu açık söyleyeyim. Uzun diyaloglar, ağır hikayeler çabucak sıkılmama sebep olabilir dedim. Ekşi Sözlük’ten bu konuda yardım aldım ve oyunla ilgili güzel yorumlar gördüm. İkinci perdenin 15-20 dakikasının akmadığını söylemişler genelde. Onun haricinde “mutlaka izlenmesi gereken bir oyun” yorumları fazlacaydı. Neyse bilet aldım ve bir arkadaş buldum yanıma (ama tek gitmek de iyi bir seçenek, yani tek kalsam da giderdim). Oyun biraz geç başladı (7-8 dakika kadar). Bunu salonun boş kalmasına bağlıyorum, tabii biraz üzücü de bir durum. E hava da İstanbul’da bugün epey güzel. İnsanlar açık havada bir şeyler yapmayı istemiş olabilir.

Ve oyun başladı. Bir hayli uzun olan ilk sahne, Celal Kadri Kınoğlu sayesinde su gibi aktı. Bu arada oyun 2. Dünya Savaşı sırasında turnede olan bir grup tiyatrocuyu konu alıyor. Bombardıman arasında tiyatro yapmaya çalışıyorlar.

Koşullara rağmen oyunları iptal etmiyorlar. Bazı oyuncular savaşa katılıyor, yerlerine yenileri bulunuyor, bir kişi farklı rollerde oynuyor. Başroldeki aktör bunalıma giriyor, ortam ona ağır geliyor. Diğer oyuncular ve ekip onu ayakta tutmaya çalışıyor. İşte Giydirici yani Celal Kadri Kınoğlu oyunu bu rolle ayakta tutuyor.

Ayrıca kendisi 17. Direklerarası (İstanbul) Performans Ödülü’nü almıştır. Hakkını vermiştir yani.

Dekorun en beğendiğim yönü ise platformun hareketli olmasıydı. Oyun içinde oyun oynandığı için, sahne geçişlerinde dekor arkaya üstündekilerle beraber geçiyor ve oyun devam ediyor. Ses efektleri ve müzikler de hikayeyi canlı kılıyor. İşte tüm bunlar birleşince ortaya keyifli bir oyun çıkıyor.

Yaşasın Tiyatro 🙂