Grönholm Metodu: İş Hayatı Uğrunda

Jordi Galceran tarafından yazılan ve Beliz Coşar’ın Türkçeye çevirdiği, Sinan Pekinton tarafından yönetilen “Grönholm Metodu” üç sezondur Devlet Tiyatroları’nda izleyiciyle buluşuyor.

Oldukça sıradan bir iş görüşmesi gibi başlayan ancak çok geçmeden alışılmadık bir hale bürünen bir görüşmeyi esas alan “Grönholm Metodu” nda; dört kişi, uluslararası bir şirketteki bir pozisyon için son aşamaya kalırlar. Bu işi alabilmek için, kimin neler yapabileceğini izlemeye başlarız…

“Grönholm Metodu” gizemin her daim korunduğu, izleyicinin merak duygusunu son ana kadar canlı tutan bir oyun. Kimin kim, neyin ne olduğunu bilemeyip, tırnaklarınızı yemekten kendinizi alamıyorsunuz. Tek perde ve 95 dakika olan oyun, kapıldığınız merakla su gibi akıp geçiyor; yeter ki ne olup bittiğini öğrenin. Üst üste gelen ters köşelerle ufak tokatlar yiyorsunuz. Oyunun final sahnesiyle de, pek çok insanın düşüncelerine tercüman olduğunu söylemek mümkün.

Oyun, izleyicinin düşünmesi için bazı sorular soruyor. Sahi neler yapılabilir istenen pozisyonda bir işi alabilmek için? Ne kadar ödün verilebilir karakterden? Kendi olmaktan vazgeçip, bambaşka bir hale bürünmek ne hissettirir insana? Bu sorular, herkesin kendi içinde cevap vereceği, tek bir doğru yanıtı olmayanlardan. Oyunu izledikten sonra bunları sorgulayıp, insan emeğinin ve ruhunun bu denli sömürüldüğü bir düzende, iş hayatının nelere değip değmediğini düşünmeye başlıyorsunuz. “Yerinde ben olsam?” diye sorup kendinize, biraz da kendinizi tartıyorsunuz. Her durum ve herkes kendine özgü zira. Karakterlere kızmak kolay olmuyor böylece.

Fernando, Enriqua, Carlos ve Mercedes karakterleri sırasıyla; Cüneyt Mete, Deniz Gökçe Yersel, Ünsal Coşar ve Nur Yazar tarafından canlandırılıyor. Başarılı oyunculuklar izliyor ve sahnedeki sinerjiyi rahatlıkla hissediyorsunuz. Oyuncuların salonla etkileşimlerinin çok başarılı olduğunu söylemek mümkün. Oyunun başından sonuna dek, Büyük Tiyatro’nun her yerini sesleri ve enerjileriyle doldurdular. Kostümler ve dekor muazzam değildi, oyun geçtiği mekan ve yaşanan olaylar gereği buna ihtiyaç duymuyordu. Mekan tek bir odaydı ve o oda oyuncuların performansıyla doldu taştı.

“Grönholm Metodu” gidip görülmesi gereken oyunlardan. Sahnedeki o yüksek enerjiyi, izleyici koltuğunuzda otururken hissetmek muhteşem!

Bol bol kendimiz olabileceğimiz, tiyatro ve sanatla dolu günlere!