Lena, Leyla ve Diğerleri: Sen, Ben ve Ötekiler…

Bambu Tiyatro’nun 2020-2021 sezonu için hazırladığı ilk oyun Lena, Leyla ve Diğerleri, 24 Ekim’de Bambu Sahne’de prömiyer yaptı. Pandemiden kısa bir süre önce açılmış olan sahne, uzun bir aranın ardından ilk oyunuyla seyircilerini yeniden ağırlamaya başladı. Koronavirüs sebebiyle sosyal mesafe kurallarına uyarak, özenli bir şekilde yapılan temsilin tek kişilik olması da önemli bir ayrıntıydı. Sanırım tiyatrolar uzun vadede buna dikkat edecekler.

Gelelim oyuna: Zehra İpşiroğlu’nun yazdığı eserden uyarlanan oyun; kimlik karmaşası, özgürlük, kültürlerarası çatışma ve toplumda kadına bakış açısı gibi hep dert yandığımız konulara değindiği gibi Lena’nın doğup büyüdüğü Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile bugün hâlâ etkilerini gördüğümüz Çernobil Faciası gibi dünyayı değiştiren olayların yaşamları nasıl altüst ettiğini anlatmakta.

“Üçüncü Tiyatro” olarak da bildiğimiz feminist tiyatronun ülkemizdeki en önemli örneklerinden biri olarak sayılıyor Lena, Leyla ve Diğerleri. Tam olarak emin değilim ama bildiğim kadarıyla hikâyenin yaşanmış olması da onu oldukça özel kılıyor. Aslında Lena ve Leyla özelinde böyle bir hikâye var olmasa bile o kadar bildiğimiz bir hikâye ki Lena’nın, Leyla’nın ya da var olmaya çalışan Leyna’nın hikâyesi… O, Güneşörenli Mustafa’nın karısı, Mehmet ve Ramazan’ın annesi Leyla… O, çocukluğu artık çok uzaklarda kalmış olan; ülkesini, ailesini ziyarete gittiğinde benliğini bulan Lena… O, hayatta tutunacak bir dal bulmaya çalışıp, bünyesinde barınan iki kişiyi barıştırmaya kararlı olan Leyna… Bu topraklarda yaşamış -belki hâlâ yaşıyor- bu topraklarda anlatılıyor ve bu topraklarda anlaşılıyor hikâyesi. Sen, ben, o, bizden biri. En çok da biz aslında… Zehra İpşiroğlu’nun birçok kesimce bilinen bu eseri hâlâ oldukça güncel ve ne yazık ki asla güncelliğini yitirmeyecek. Ne yazık ki diyorum çünkü kendi hayatımızda var olmasalar bile Mustafalar hiçbir zaman Lenaların,  Leylaların ve diğerlerinin hayatlarından çıkmayacaklar.

Daha önce birçok kez uyarlanan oyun, bu defa ilk yönetmenlik deneyimini yaşayan Nurcihan Ersoy tarafından sahneye uyarlanmış ve ben ilk deneyimini oldukça başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Muhakkak daha önce oyunun farklı versiyonlarını izleyenler olmuştur ve bir kıyaslama yapma ihtiyacı hissedebilirler ama bence metnin bu uyarlanışı da kesinlikle izlenmeye değer.

Tek kişilik oyunlar her zaman çok zordur, oyunun tüm ağırlığı sahnedeki tek bir oyuncunun üstündedir. Lena, Leyla ve Diğerleri oyununda ise sahnede görmediğimiz ama var olduğunu bildiğimiz birden çok karakter var ve hikâyeleri oldukça etkileyici bir şekilde izleyiciye aktarılıyor. Oyuncu Deniz İnci Yenilmez; Kiev’de bir Türk’e âşık olan Lena’yı, Güneşörenli evli ve iki çocuk annesi Leyla’yı ve nihayet çevrenin ona dayattığı bütün kimliklerinden sıyrılmaya çalışan Leyna’yı üstün bir performansla canlandırıyor. Arka planda var olduğunu bildiğimiz karakterler bile üstünkörü geçilmiyor, sanki onları da sahnede izliyor gibi oluyoruz Deniz İnci Yenilmez’in oyunculuğuyla.

Sahnenin az dekorlu olması da oyuncunun performansına odaklanmamızı kolaylaştıran bir etken. Kişisel olarak Lena, Leyla ve Leyna dönüşümlerinde kıyafet değişiminin de olmasını isterdim ancak başörtüsü ekseninde bu değişimi oldukça başarılı yansıtmışlar. Kiev’de kalsa, yaşanan Çernobil olayıyla belki hayatından olabilecek Lena, çevresindeki kadınların aksine fiziksel bir şiddet görmese ve bunu kendine şans olarak kabul ettirmeye çalışsa da şiddetin başka bir türüyle karşılaşıyor ve kimliksizleştiriliyor. Eşinin ailesinin yanına gelir gelmez taktırılan başörtüsü de bunun büyük bir kanıtı aslında.

Lena, Lena’yı silip atabilmek, Leyla’ya dönüşebilmek için Türkçeyi de çok iyi öğreniyor, neredeyse ana dili kadar. Kişisel sözlüğüne yazdığı kelimeler de bir o kadar etkileyici. “O…” gibi, bir dil öğrenirken argo kelimeler birçoğumuzun ilk dikkatini çeken şey olur, bu açıdan Leyla’nın bu kelimeyi öğrenmesine şaşırmadım ama kelimenin ona öğretiliş biçimi ve belki de “o…” olarak nitelendirilmesi çok can acıtıcıydı. Türkçeyi ana dili kadar öğrenmesinin nedeni tam olarak Leyla olmak ama Lena da içinde bir yerlerde onunla hâlâ kavga etse de bu kavgalar sırasında Lena’nın kendi dilinden birkaç kelime duymak isterdim aslında.

Günümüzde oyunlarda çokça tercih edilen video-art gibi teknikler bu oyunda kullanılmıyor, sadece dış sesler ve müzik var. Oyunun müzikleri Can Aksel Akın’a ait ve kendisi başarılı bir iş çıkarmış ama Lena’nın ağzından duymak istediğim kendi diline ait kelimeleri bu sefer de şarkı formunda söylemesini tercih ederdim. Yanlış hatırlamıyorsam biri İngilizce biri Türkçe olmak üzere iki şarkı seslendiriyor sahnede Deniz İnci Yenilmez. Rusça bir şarkı da hiç fena olmazdı bence. Tek kişilik performansıyla göz dolduran oyuncu, sesiyle de kulaklarımızın pasını sildi, oldukça başarılıydı.

Son olarak ne yazık ki hemen her gün onlarca kadının adını birbirinden acı haberlerde duyduğumuz şu zamanlarda ismi Leyla da olsa, Lena da olsa, Leyna da olsa kadınların kendi kimlikleriyle var olma mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatması açısından oyunun yeniden sergilenmesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyor ve oyunu kaçırmamanız gerektiğini belirtmek istiyorum. Emeği geçen herkese teşekkürler. Tiyatroyla ve sanatla kalın.