Tiyatro Kültürünün Toplumdan Topluma Farklılıkları – Bir Shakespeare’s Globe Tecrübesi

Londra’dasınız. Tatiliniz 3 günden ibaret. Tercihiniz ne olacak? Londra’nın sokaklarını gezmek mi? Big Ben ve Buckingham Sarayı gibi turisttik noktaları ziyaret etmek mi? Yoksa dünya çapında meşhur müzelerde bir tarih turu atmak mı? Bir tiyatro severseniz cevabınız bunlardan farklı olacak. Olabildiğince oyun izlemek, tiyatro görmek.

Shakespeare’s Globe tiyatrosunun tarihi 1599 yılına uzanıyor. Bu dönemde Shakespeare oyunları oynayan bir ekip tarafından kurulan tiyatro 1613 yılında çıkan yangınla yok oluyor. 1614 yılında ikinci bir Globe tiyatrosu kurulsa da bunun da ömrü uzun olmuyor ve 1642 yılında Londra’da bulunan tiyatroların kapatılmasına ilişkin hükûmet kararından o da nasibini alıyor. 1997 yılında ise ilk kurulan Shakespeare’s Globe tiyatrosunun modern bir replikası ilk kurulan tiyatro ile aynı yerde tiyatroseverlerin hizmetine sunuluyor ve bu tarihten beri oyunlar sahneleniyor.

Shakespeare’s Globe tiyatrosunda -replika- dahi olsa bir oyun izleme fikri beni çok heyecanlandırmıştı. Tiyatroda sadece Shakespeare oyunları sahnelenmese de oradayken bir Shakespeare oyunu izlemek boynumuzun borcu olmuştu. Gişeye bilet almaya yaklaşırken heyecanlıydım. O akşam Shakespeare’in Not Much Ado About Nothing isimli oyununun gösterimi vardı ve sadece sahne önünde ayakta durulan yerlerden bilet kalmıştı. Bu beni daha da heyecanlandırdı çünkü klasik bir tiyatro deneyiminden daha farklı bir şeylerle karşılaşacağım muhakkaktı.

Tiyatronun yapısı bugün artık pek örneğine rastlamayacağımız oval bir tasarıma sahip. Dolayısıyla da karşımızda duran sahne bir çerçeve sahneden öte meydan sahnesini andırıyor. Burada orijinali yüzyıllar önce yandığı için replikanın orijinaline sadakatini sadece maketlerden görebiliyoruz ve maketlere göre tiyatronun orijinal yapısına epey sadık kalınmış. Tiyatronun üstü açık ancak kötü hava şartlarında bu kısmı kapatacak bir mekanizma olduğu bilgisi verildi. Oyuna girmeden önce tüm biletler tükenmişti ve önceden bilet almayan arkadaşlarımız kapıda “kara borsa” bilet arıyorlardı.

Burada önemli bir detayı vurgulamak gerekiyor. Belki de sadece o temsile özeldi ancak gözlemlediğim şey “kara borsa” bilet olayının bizden farklı olmasıydı. Şöyle ki insanlar ellerindeki biletleri üstüne kar koymak için değil gerçekten bir işleri çıktığı ve oyuna gidemeyecekleri için bir başkasına satmak istiyorlardı. Arkadaşlarımız bu şekilde normal bilet ücretinin çok daha altına bilet buldular. Onlarınki koltuk biletleriydi ve loca olarak tabir edilebilecek bir yerdeydi. Eski çağlarda bir kısım toplumlarda tiyatro gösterimi esnasında oturma düzeninin sınıfsal ayrıma göre yapıldığı biliniyor. Günümüzün aksine eski dönemlerde sınıfsal statü arttıkça oturma düzenindeki sıra daha geriye gidiyordu. Globe tiyatrosunda da bu dikkatimizi çekti. En ucuz biletler sahneye en yakın ama ayakta durulan bölgeyken, daha pahalı biletler sahneye daha uzak ama loca şeklinde olan bölgelerdeydi.

Oyun öncesi fuaye alanı da oldukça ilgi çekiciydi. İnsanlar sadece bir oyun izlemeye değil, bir eğlenceye gelmişlerdi. Fuaye alanında sayısız yemek ve içecek standı bulunuyordu. Özellikle ayakta durulan bölgede oyunu izleme esnasında pek çok kişi ellerinde içecek ve yiyecekleriyle oyunu takip ettiler.

Oyun başladı ve İngiliz aksanlı oyuncuları, dilimiz elverdiğince takip ettik. Oldukça başarılı bir prodüksiyon vardı karşımızda. Bu noktada sahneleme ile ilgili çok bir detay paylaşmaya gerek yok. Çok özel veya unutulmayacak bir oyun değildi, izleyicilerin oyunla olan etkileşimleri ise bambaşka bir deneyim yaşattı bana.

Ülkemizde hatta dünyanın herhâlde her ülkesinde sinema veya tiyatroda bir komedi unsuruna izleyicilerin gülme tepkisi vermesi olağan karşılanır. Ancak Shakespeare’s Globe tiyatrosunda izlediğim oyunda sadece bu yoktu. Shakespeare dönemine uygun olarak kötü karakterin sahneye girdiğinde yuhalanması, iki aşığın kavuştuğunda seyircinin mutluluk nidaları atması hatta kötü karakterleri canlandıran oyunculara izleyiciler tarafından domates, portakal gibi çeşitli nesnelerin atılmasını deneyimlemek gerçekten çok özeldi.

Sadece tiyatro yapısal olarak değil izleyici bilinci olarak da Shakespeare dönemi kültürüne sadık kalarak bu tepkileri veriyor, komedi anlarında kahkaha attıkları gibi mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, nefret gibi tepkilerini gözlemekten çekinmiyordu.

Ayrıca ayakta durulan bölgenin oldukça kalabalık olması oyun izlerken insana bir çeşit “festivaldeymiş” havası da katıyordu.

Netice itibarıyla 3 saate yakın süren oyunda ayakta geçirilen süre bir müddet bacaklarımızın ağrımasına sebep olsa da çok farklı bir deneyim sunmuştu bizlere.

Kara Borsa biletlere yaklaşım, oyunlarda yiyecek içecek tüketimi ve seyircilerin oyunlarla etkileşiminin farklılıklarını az çok gözünüzün önüne getirebildiğinizi düşünüyorum. Burada önemle belirtmek gerekir ki, gülmek dışında verilen abartı tepki nidaları ve kötü karakterleri canlandıran oyunculara atılan nesneler tamamen bu tiyatro ve sahnelenen oyunun bir Shakespeare oyunu olmasıyla alakalı. Yoksa İngiltere’de izlediğim diğer oyunlarda böyle bir unsura rastlamadım. Ancak kara borsa bilet ve oyunların sadece oyundan ibaret olmayıp bir eğlence alanı olması, kapalı bina olsalar bile izleyicilerin yiyecek-içecek tüketimleri diğer oyunlarda da oldukça dikkatimi çekmişti.