İpek Türktan’la ortaokul sıralarında gönlüne düşen tiyatro tutkusundan başlayarak, ODTÜ Oyuncuları’nın bir parçası olmak için kazandığı Biyoloji Bölümü’nden Bilkent Tiyatro Bölümü’ne evrilen yolculuğuna ve de İstanbul’daki tiyatro serüvenindeki yaşanmışlıklarına dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
İpek Türktan’a yönelttiğimiz sorular şunlardı:
- Tiyatroya gönül veren pek çok kişi gibi sizin de tiyatro hikayeniz bir yol ayrımını gerektiriyor ve halihazırda ODTÜ’de okurken tiyatro eğitimi alma kararıyla yön değiştiriyor; peki o noktadaki karar anını sormak isterim, neydi sizi bu uğurda profesyonel olmaya çeken motivasyon?
- Bilkent yıllarınızı hatırlayacak olursak o ekolün size kattıklarıyla beraber “Ankara’da tiyatro” sizin için ne anlamlar ifade ediyor peki?
- İstanbul’a gidiş hikâyenizi de dinlemek isterim doğrusu neydi sizi oraya çeken plan ve/veya proje?
- Başarılı tiyatro oyunlarınızın yanı sıra kamera önünde de -pek çoğu ödülle taçlanan- eserlerin parçası oldunuz; oyunculuğunuzda bu dengeyi nasıl sürdürebiliyorsunuz diye sormak isterim – bu iki kulvardaki oyunculuk beklentilerinizi de konuşabiliriz.
- Müziğin de hayatınızda ayrı bir yeri olduğu da aşikar; peki sizin için şarkı söylemek oyunculuktan farklı olarak nasıl bir dışavurum?
- Hem yazıp hem oynadığınız bir proje olan Gayr-i İhtiyari üzerine de konuşalım isterim doğrusu böylesi özgün bir iş nasıl ortaya çıktı; Süheyla Hanım karakterinin yaratım sürecini merak ediyorum doğrusu?
- Benim sizi sahnede ilk izlediğim oyun Bir Terennüm ve sanırım bu oyun bir nevi sizin hayalinizdeki karakter geçişlerinin de sahnede vücut bulmuş hali; peki siz karakterleri içselleştirirken neler hissettiniz; malum çoğumuzun yaş almış ebeveynlerini de düşünecek olursak pek hassas bir konu.
- Bizim yayın adımız da olan “dördüncü duvar” kavramına sizin bakış açınızı sormak isterim.
Kendisine bu hoş sohbet için çok teşekkür ederiz.
28 Nisan 2024 | tiyatro.co