İyi-Kötü Çıkmazında Virajlı Yollar: Dönemeç

“Dünyanın bir yerinde bir felaket koptu, bir kaza oldu da anlamsızlığının olanca korkunçluğuyla gündelik hayatımızda üzerimize çöktü mü, bu bir ihtardır bize.”

Yukarıda alıntı yaptığım cümle bu sezon, Alman oyun yazarı Tankred Dorst’un yazdığı, Bambu Tiyatro ve Ankara Nöbetçi Sahne tarafından sahnelenen, “Dönemeç” oyunundan. Oyunu bir süre önce prömiyerinde izleme fırsatı buldum. Evet, oyunu izlemem üzerinden biraz zaman geçmiş olsa da ve yazı yazmak için kendimce doğru zamanı kovalamış olsam da, alıntıdaki gibi zihnimde beliren ani bir ihtarla bu yazıyı yazmaya karar verdim.

CerModern Sahnesi’nde ilk gösterimini yapan oyun; hayatlarını, yaşadıkları yerin yakınındaki tehlikeli bir dönemeçte savrulup kaza yapan arabaları tamir ederek sürdüren iki kardeşin hikâyesini konu alıyor.

Oyunun başından itibaren anlıyoruz ki Anton ve Rudolf kardeşler birbirlerine siyah-beyaz kadar zıtlar. Davranışlarının yanı sıra giyimleriyle de bu fark ediliyor. İki kardeşten Anton daha saf ve hassas. Tanrı’nın emrettiklerinin dışına çıkmayan, iyiliğe ve doğruluğa inanan biri. Koşulsuz, şartsız inandığı İncil’in sözlerini dilinden hiç düşürmüyor.

Rudolf ise daha dünyevi bir karakter, üstelik yaptığı işten dolayı sert, kaba, hayattaki inceliklerden yoksun. Rudolf koşullarından memnuniyet duymasa da, yaşama tutunabilmek için sıkışıp kaldıkları o tamirhaneyi işletmek zorunda olduğunun bilincinde. Bundan dolayı da dönemeçte yaşanan kazalardan Anton kadar etkilenmediğini anlıyoruz.

Öğreniyoruz ki Anton defalarca dilekçe yazarak yetkililere dönemeçte yaşanan kazaları bildiriyor ancak kendisine hiçbir dönüş olmuyor. Anton’un bıkmadan usanmadan dönemeçle ilgili uğraşı, kardeşi Rudolf ile aralarındaki en büyük çatışma ve oyunda bu çok keskin bir şekilde belirtiliyor. Rudolf o ücra köşedeki tamirhanenin işletilebilmesi için kazalardan medet umarken, Anton bu durumdan dolayı fazlasıyla acı çekiyor. Elbette kendisine dönüş yapmayan yetkililere karşı artan bir öfkesi de var.

Oyunda Anton ve Rudolf kardeşlerin hayata ve olaylara karşı bakış açısı net bir şekilde belirtiliyor. Birinin ak dediğine kara diyecek kadar farklı olan iki kardeşe Yunus Beydoğan ve Erdi Erciyas hayat veriyor ve oyunun yönetiminde de ikilinin imzası var. Hem Anton hem de Rudolf iniş çıkışları yoğun olan karakterlerdi ve oyunun temposuyla birlikte karakter iniş çıkışları da artmaktaydı. Oyuncular sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da Anton ve Rudolf kardeşlerin farklılıklarının bilincindeydiler ve oyunun başından itibaren o farklılıkları başarıyla yansıttılar.

Yaşanan her kazadan sonra Anton ve Rudolf ölüleri gömüyorlar, arabaları tamir edip kazanç sağlıyorlar. 24 kaza oluyor ve iki kardeş bulundukları bölgeye 24 ayrı mezar yapıyor. Böylelikle ölenlerin hem bedenlerinin hem de ruhlarının rahat etmesi temennisinde bulunuyorlar. Elbette geride kalanlar olarak son görevlerini bir nebze de olsa yerine getirmek de önemli onlar için. Birileri sorumluluk üstlenip dönemeçte yaşanan kazaları önlemediklerinden ve dolaylı olarak ölümlere sebebiyet verdiklerinden, Anton ve Rudolf’un yaptıkları tıpkı ateşe su taşıyan karınca misali oluyor ne yazık ki. Karakterler gerçekleşen 24 kazadan bahsederken ölenlerin fotoğraflarını gördük. İkisinin yaşananlar karşısında çaresizliklerini anlatmaları etkileyiciydi. Oyunda bile olsa bir zamanlar yaşayan, artık hayatta olmadığını bildiğimiz insanların fotoğraflarına bakmak zor ve bizler de Anton ve Rudolf kardeşler kadar çaresiz durumdayız ölüm karşısında.

Bir süre sonra dönemeçte 25. kaza da gerçekleşti. Kaderin cilvesi midir yoksa kurgu tanrısının işi midir bilinmez, 25. kaza diğer 24 kazayla aynı şekilde sonuçlanmadı. Yaralanan adam yaşıyordu ve kardeşlerin onu yaşatmaları için önlerinde bir fırsat vardı. Yaralı diğerleriyle aynı sonu paylaşmamalıydı, ancak bu durum kardeşler arasında yeni bir çatışma doğurdu. Adamı öylece bırakıp gitmek mi doğru olandı, yoksa yaşadıkları yere alıp iyileştirmek mi? Anton ve Rudolf hem kendi içlerinde hem de birbirlerine karşı bu durumun kavgasını verirken kazayı yapan kişinin Bay Kriegbaum olduğunu öğreniyoruz. Kendisi Anton’un yazdığı dilekçelere herhangi bir dönüş yapmayan müsteşar aynı zamanda.

Müsteşar Bay Kriegbaum’un yaptığı 25. kazadan itibaren iyiyle kötünün çatışmasına, doğru olanla yanlış olanın ayrımına, mantık ve duygunun karşıtlığına, yüzlerce yıldır hem dramatik olanda hem de gerçekte çatışması süren kavramlara, üçlünün hiç ummadıkları bir anda karşılaşmasıyla bir kez daha şahit oluyoruz.

Tankred Dorst’un yazdığı “Dönemeç”, olay akışı ve hikâyesinde bazı klişeler barındırsa da ustalıkla örülmüş ve güçlü mesajları olan bir metin açıkçası. Yine de Anton ve Rudolf kardeşlerin oyun boyunca yaşadıkları çatışmaların büyüklüğünün ve şiddetinin Bay Kriegbaum hikâyeye katıldıktan sonra devam ettirilemediği kanısındayım. Başından beri artarak devam eden ritim, müsteşar oyuna girince yavaşladı ve bunun metnin yazılış şeklinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. İzlerken sanki bir anda sonuca ulaşılmaya çalışılmış gibi hissettim. Anton ve Rudolf’un müsteşarla diyalogları, kendilerince onu köşeye sıkıştırıp sorgulamaları, müsteşarın yaşanan kazalar karşısında duyarsızlığı, ölenlerin mezarlarına sadece bir çiçek bırakmakla yetinmesi, Anton ve Rudolf’un suçlamalarına karşı kayıtsızlığı sinir bozucuydu. Ölenlerin değil de tipik bir idareci tavrı olarak oturduğu koltuğun derdine düşen Bay Kriegbaum’u Ali Okyar başarıyla canlandırdı. Müsteşar Bay Kriegbaum’a kendisi de sinir olmuş mudur acaba?

Oyun başladığı gibi karanlık bir atmosferde sona erdi. Anton ve Rudolf küçük tamirhanelerinde büyük değişimler geçirdiler, oyunun başında sahneye çıktıkları kutulara aynı insanlar olarak dönmediler ki burada belirtmeliyim, minimal şekilde oluşturulan sahne dekoru, oyundaki “tekinsizlik” hissini başarıyla yansıtıyordu. Müsteşar Bay Kriegbaum ise hak ettiği sonu ya da yazarın ona layık gördüğü sonu nihayetinde buldu. Gerçekte suçlu olduğunu bilsem de biri için kötü bir son ister miyim bilemiyorum ama hiç değilse oyunlarda insanın hak ettiğini bulması iyi hissettiriyor. “Dönemeç” bu sezonun izlenilmesini tavsiye ettiğim başarılı oyunlarından, emeği geçen herkesi kutlarım.