“Onların Çağı”na Teslim Olurken

Devinim Tiyatro oyunlarından Onların Çağı, 14 Ekim Cumartesi akşamı CerModern’de prömiyerini yaptı.

Sahnede ilk birkaç diyalogdan sonra Bertolt Brecht etkisinde bir şey izleyeceğimiz belli olmuştu. Brecht’e, belki de kara güldürü kavramına yakışan iyi bir oyun izledik.

Burjuva bir aile olarak karşımıza çıkan BAY ve BAYAN K.’nin oturdukları masanın, ameliyat masasına dönüşerek onlara dair her şeyi öğrendiğimiz bir saatlik acayip ve keyifli bir koşturmaca gibiydi oyun!

K. çifti masanın etrafında gayet olağan bir doğum günü kutlamasının evvelinde gayet gündelik bir hayatın içinde dönüp duruyorlar. Konuştukları şeyler, planlar, hayatları gayet sıradan bir sofra sohbetinin konusuyken davetsiz misafirle olağanın, sıradanın elimizden kayıp gidişini izliyoruz.

Oyunda zıtlıklar, bugüne şükürler, konfor alanları… Hepsi iç içe! Karakterlerimiz de kısa sürede kendilerini ele veriyor zaten. “Biz yine iyiyiz…” derken BAYAN K. pek de haksız sayılmaz. Bize dolaylı yoldan anlatılan alaşağı edilmiş, bozulan ekonomide tatil planları yapmak “Biz yine iyiyiz.” demek için yeterli bir sebep sayılabilir belki de.

Karakterlerin kendilerine has mizahları ile bir yemek masasında başlıyor her şey. Belki bir pazar kahvaltısı, belki sıradan bir gün… Sıradan bir doğum günü aslında.

Kapı çalar ve ajan içeri kendini olağanca misafirperverlik ve olağanca şaşkınlık içinde buyur ettirir. İçeriye atılan o ilk adımdan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

“Onların Çağı” oyununda “onlar” bugünlerin kalabalıkları aslında. Eve davetsiz bir misafir olarak kendiliğinden buyuran ajan, bugünkü “çağda” kötünün temsili gibi. BAY K.’ye “onursuzluk” telkin ederken, yapmaması hâlinde başına gelecekleri “bu çağın” gereklilikleriyle açıklıyor.

Sahi BAY K., sizin hiç akademiden atılan dostunuz yok mu?

Soru ve cevaplar çok taze. BAY K.’nin birçok dostu akademiden atılmıştır ya da pişmanlık belgeleri imzalayarak geri dönmüştür ki bu oyun oynanırken birçok akademisyen hâlihazırda BAY K.’nin direnci gibi, “bu çağ” için fazla onurlu bulunarak akademiden uzaklaştırılmıştı. BAY K. de biz de biliyoruz, çünkü cevaplar çok taze!

BAYAN K., tekinsiz ajanımız ve onun “dayattıkları” ile ne yapacağını bilemez hâldeyken, evini korumak, eşini tehlikeden sakınmak adına fütursuzca bir savunmaya girişiyor. Her şeyin birbirine girdiği, suçluların, masumların pek de öneminin kalmadığı anlar bunlar. BAYAN K. de acayip bir tiratla bu önemli önemsizliği bize aktarıyor.

Oyuna dair mizah unsurunun kısa tebessümlerle geçiştirildiği ama BAYAN K.’nin ağzından bu esnada duyduğumuz küfür tiradının seyircide daha fazla karşılık bulması beni tiyatroda gülünen “şeyler” açısından şaşırtmaya devam ediyor.  Sadece bu oyuna dair değil; son dönemde gittiğim her oyunda kendimi “Bunda gülünecek ne var? Neye gülüyorlar?” derken buluyorum. Gerçek hayatta cinayet sebebi şeylerin en vasat stand-up sanatçısı için bile anahtar rolü görmesi hâlen tuhaf. Mizah, komedi ya da güldürü subjektif deyip geçmekten başka ne gelir elden deyip kapatayım bu konuyu. Ama siz yine de acı sonlara giden karakterlerin ızdıraplı yollarda ettiği sözlere gülmemeye çalışın. Çünkü Dr. Jekyll’ın ızdırabına ızdırap katmaktan başka bir işe yaramaz bu.

Oyuna tekrar döneceksek olursak, güncele selam çakarak son sürat ilerleyen oyunda muhbirleşmenin “bu çağa” ne kadar yakıştığını da kısa sürede izledik. Ajan’ın ya da malum yerden devam edelim “bu çağın” hoşuna giden verileri arka arkaya sıralamak, en normalden bile bir paranoya yaratmak bizi makul ve makbul yapabiliyor.

Sahi BAY K., sizin hiç gerçek olup olmadığı bile belli olmayan gizli tanık ifadesiyle bir dostunuz “bu çağ” tarafından hapse atılmadı mı?

Soru ve cevaplar çok taze. Sonuçta “muhbirlik” insanın kendine değil, komşusuna yakıştırabildiğini giydirmesidir. Ajan da üçüncü kata çıkmak yerine belki o kadar merdiveni çıkmadan ikinci kata girse, ikinci kattakiler de üçüncü kattakilere benzer şeyler yakıştıracaktı. BAYAN K., sadece makul ve makbul biri olmak isteyen bir “yarışmacı” diye suçlanabilir mi?

Ajan da BAYAN K. de BAY K. de ara ara bu soruyu tekrarlıyor ya da bu sıradanlığı. Üçüncü kata çıkana kadar alt kattaki dairelere girseydi…

Onların Çağı, planlandığı gibi bir doğum günü sürprizi etrafında şekilleniyor. Dakikalar önce BAYAN K’nin ceza kanunlarından ceza kanunu yakıştırdığı komşuları ellerinde pasta ile içeri girdiğinde “Çehov ehli” olanların tahmin etmekte zorlanmayacağı bir yola sürükleniyor.

Yazar: Hakan Karakoca