Hakkı Kuş’la Diyarbakır’da ortaokul yıllarında başlayan tiyatro hikâyesinden yönetmenliğe ve eğitmenliğe uzanan yolculuğuna; tiyatroda müziğin anlamından sanatçının sorumluluğuna kadar pek çok konuda sohbet ettik.
Hakkı Kuş’a yönelttiğimiz sorular şunlardı:
- Sanatın geneline baktığımızda hep bir hikâye anlatma dürtüsüyle başlanıyor aslında, peki şu anda Diyarbakır’ı -ortaokul yıllarınızı- hatırlamanızı istesem ve size kendi oyununuzu yazdırıp oynatan o itici gücü sorsam neler söylersiniz; neydi sizi harekete geçiren düşünce?
- Hem sahne önünde hem de sahne arkasında pek çok oyun çalıştınız/çalıştırdınız (Kostüm dahi tasarlamışsınız sanırım). Peki merak ediyorum keşfettiğiniz metinleri sahneye koymaya hangi anda karar verirsiniz; nelerden dertlenirsiniz diye sormalıyım belki de…
- Bir söyleşinizde denk gelmiştim, müzikle olan ilişkinizi tanımlarken sizin için “Müziği hep yanında taşıyan tiyatrocu” denmiş; siz müziğe nasıl bir anlam yüklüyorsunuz diye sormak isterim.
- Oyunculuğun, yönetmenliğin, yazarlığın -ve de şairliğin demeliyim- yanında bir de eğitmenlik sıfatınız var; peki naçizane merak ediyorum sınıfta ilk kez kürsünün arka tarafına geçtiğinizde neler hissetmiştiniz ve yıllar içinde iz bıraktığınız öğrencilerle birlikte bu his neye dönüştü acaba?
- “Sahnede hayatımdan bir parça bırakmanın gururu, insanlara bir hediye daha vermenin mutluluğu” diye anlatmışsınız prömiyer gecesini. Peki o heyecanı yaşatan ön hazırlık sürecinin hissettirdiklerini de merak ediyorum; nasıl anlatırsınız sizde bıraktıklarını? (Prova süreciyle, oyun kişilerinin keşfiyle vs. bir hayalin gerçeğe dönüşümü aslında değil mi?)
Kendisine bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederiz.
14 Mart 2021 | tiyatro.co