Annemin Son Çılgınlıkları: Seninle Daha Ay’a Gideceğiz

“Seninle gülüşlerimiz aynı, bakışlarımız aynı. Unutma, seni seviyorum…” 

Eski bir plaktan birkaç nota firar ediyor… Ses gittikçe kısılıyor. “Unutma,” diyor kırık notalar. “Unutma, yaşamayı unutma.” Bir yerlerde insanlar zihinlerindeki depremin enkazıyla savaşıyor. Amerikalı yazar Julie Jensen’in kaleminden çıkan “Annemin Son Çılgınlıkları” isimli oyun, işte tam olarak bunu konu alıyor… Tıpkı bir binanın yıkılışı gibi, zihin yavaş yavaş çöküyor.

Zihninin enkazından annesini kurtarmak isteyen Dot’un savaşını işlerken oldukça ince düşünülmüş. Öyle ki sahne dekorları bile bir yıkımın işlendiğini belli edecek kadar özenle yerleştirilmiş ve yine aynı şekilde ışık ve ses, sahneye oldukça uyumlanmış. 

Sahnenin değişeceği zamanlarda dekoru değiştirmek için yardımcı oyuncuların sahneye çıkışı pek iyi durmasa da çok göze battığı söylenemez. Oyun metniyle bağlantısını sağlamak için böyle bir tercihte bulunulduğu belli.

“Dot” karakterini canlandıran Menekşe Özyiğit, oyun sonuna kadar tabiri caizse oynamadı, yaşadı. Anne rolündeki Hülya Böceklioğlu’na oyunda büyük bir iş düşüyor ve kendisi seyirciyi oyunun sonuna kadar sahneye kilitliyor. Fazla yaş almış biri olmamasına karşın yaşlanmış ve geçmişini unutmakla yüz yüze kalmış bir anneyi çok başarılı oynamış. Kız kardeş rolündeki Hülya Dilek Arda ise oyunda çok fazla sahnede bulunmasa da oyunun gidişatını yönlendiren bir karakteri canlandırıyor.

Oyun sonunda perdeler alkışlar eşliğinde kapanınca seyircinin aklında şiddetli bir fırtınanın başlaması kaçınılmaz oluyor. İzleyici sahnenin etkisinden kolayca çıkamıyor ve salondan çıkarken “İyi ki izledim!” diye düşünmekten de kendini alamıyor. Sahne insanın kendini bulduğu bir mekândır. İnsan tiyatroya kendini bulmak için gider… Bunlar da hesaba katıldığında insan izlerken kendi hayatını düşünmüyor, oyun kişileriyle bütünleşmiyor değil…

Ben yaşlandığımda…

Ben Dot’un yerinde olduğumda…

Geçmişimi unuttuğumda… 

Oyunun amacı işte tam olarak bu: Empati yapmak. Kader yazgısı insanın yaşam çizgisini birden değiştirebilir. Kuralları olan, genç, diri ve güzel bir kadın yaşını aldığında geçmişine dair birkaç ufak kırıntıdan başka bir şeyi hatırlamayan birine dönüşebilir. Böyle bir durum çevremizden birinin başına geldiğinde biz ne yapardık? Dot gibi, son günlerini ve son çılgınlıklarını yaşayan yakınımıza sarılıp ona destek mi olurduk yoksa diğer kız kardeş gibi yalnızca uzaktan bakmakla mı yetinirdik? Böylesi bir durum dünyevi hayatta bizi bulabilir…

Evet, işte tam da bu yüzden son çılgınlıklarını yaşayan bir annenin sahneye yansıyan dramını izlemek oldukça önemli.