Mumum Erimesi Gerçekliğinde Bir Oyun “Le Prenom”

En son söyleyeceğim şeyi başta söyleyeyim, bu bir oyun eleştirisi değil bir deneyim paylaşımıdır ve uzun zamandır böylesine yazmak için heyecan duyduğum bir oyuna denk gelmemiştim. Öyleyse başlayalım…

45 geçe merdivenlerden çıkıp 5 dakika nefes aldık ve oyun öncesi telaşıyla sahneye adımlarımızı hızlandırdık. Sahneye girdiğimizde oldukça düzenli bir salon bizi karşıladı. Kitap rafları oldukça ilgi çekiciydi ve ben en çok gramofon ve yanmakta olan turuncu mumlardan gözümü alamadım.

Sahneye eşlik eden müziği kısa bir el çırpması ile bölerek ışıkları üstüne çeken oyuncu: Vincent, sanki az önce muhabbet etmişiz de devamını dinliyormuşuz hissini vererek anlatmaya başladı. Karakterlerden bahsetti, sahnenin etrafını adımladı ve en sonunda kendinden bahsederek evin salonuna girdi.

Yemek masası kuruluyor ve konuşma derinleşiyordu. Bu sırada konu tam da merak edilen noktaya geldi. Vincent’e çocuğuna ne isim vereceği soruldu. Eğlenmeyi seven karakterimiz bir süre beyin fırtınası eşliğinde tahminleri aldı ve oğluna vereceği ismi açıkladı. Ancak bu öylesine bir isim değildi. Sonrası tatlı sert çekişmeleri beraberinde getirdi ve bu konu etrafına inşa edilen oyun diğer karakterleri tanımamız için bize fırsatlar sundu. Eğer bu ana denk gelirseniz kendinizi kime daha yakın bulduğunuzu sorgularken bulabilirsiniz.

Yemek oldukça keyifliydi, ev sahibi Babu ve eşi Pierre’in hafif atışmaları eşliğinde her karakterin kendine alan bulması, kimsenin geride kalmadığı ve zevkli bir akış yaşattı. Elbette herkesin favorisi vardır ve ben sanırım Vincent ve Claude karakterlerinden etkilendim ancak itiraf etmeliyim ki Claude karakteri şahaneydi.

Yemek bitiminde Claude karakteri daha da ön plana çıkıyor. Çoraplarının rengi ile bağlantılı tercihleri sorgulanırken karakterin herkesten gizli tuttuğu sırrına şahit oluyoruz. Oyunun ikinci düğümü olan bu sır enerjiyi yükselterek Adolf adının verilmesini adeta gölgede bırakıyor. Seyirci olarak oldukça eğlenceli dakikalar yaşatan bu anda oyuncular oldukça geriliyor ve Claude için işler iyiye gitmiyor. Baskıya dayanamayarak itiraf ediyor ve oyunun çözüm anına geçiyoruz.

Oyun içinde kişilerin ne ile ilgilendiklerini ve bunun neden böyle olduğunu düşündüm. Mesela Babu konudan ziyade neden kendine daha önce anlatılmadığı ile ilgilendi, Claude ile olan arkadaşlığını sorguladı, Vincent eşinin neden kendisi ile bildiği hâlde paylaşmadığına takıldı. Oyunun anlattığı şey güzeldi aslında hep dağınıklık içinde kendimizden parçaları topluyoruz.

Mumun erimesi gerçekliğinde bir oyundu Le Prenom. Yandı, eridi ve geçen zamana hikâyesini bıraktı. Uzun zamandır bu denli keyif aldığım bir seyir olmamıştı, sanat yaşamlarının başında ışıldayan oyuncularla karşılaşmak çok iyi hissettirdi.

Alkışınız bol olsun!