Seçkin Çeşmeci ile Soru-Cevap

Tiyatro TAM’dan tanıdığımız Seçkin Çeşmeci ile merak edilenler üzerine konuştuk. Tiyatro neden değerlidir, hayatındaki yeri nedir, ülkede tiyatroya bakış nasıldır, tiyatro-seyirci ilişkisi ve Ankara’daki tiyatro kültürü nasıldır, zorlukları-kolaylıkları nelerdir, tiyatronun sinema ve dizi sektörüne göre durumu nedir, ticari amaçlı yapılan tiyatrolardaki kaygılar nelerdir gibi birçok sorunun cevabı aşağıdaki satırlarda. Keyifli okumalar dileriz.

Seçkin Çeşmeci kimdir? Neden oyunculuk?Merhaba, ben Seçkin. 1988 yılında Karabük’te doğdum ve aslen Çorum-İskilipliyim. Hayatımın uzun bir sürecini teknoloji ile geçirmiş biri olarak tutkusunu oyunculukla bulmuş birisiyim. Gazi Üniversitesi Mesleki Teknik Eğitim Kursundan Bilgisayar Donanımcılığı’nı bitirdim. 2008 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdikten sonra 2016 yılında ikinci üniversite kapsamında Açıköğretim Önlisans Web Tasarım ve Kodlama Bölümü’nü bitirdim. Ankara Sanat Tiyatrosunda dört yıl süren tiyatro oyunculuğu eğitimi aldım ve bu süre zarfında birçok oyunda yer aldım. 2015 yılından bu yana Ankara PTT Başmüdürlüğü Yenimahalle Posta Dağıtım Merkez Müdürlüğünde çalışmaya devam etmekteyim. Bu süre zarfında hem iş ve hem de tiyatroya bir arada devam edebilmek için “Mesai Sonrası Tiyatro” sloganıyla yola çıkan Tiyatro Tam bünyesine 2018 yılında katıldım ve şu an Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmaktayım.Neden oyunculuk dersek, sanırım bir kapı var o kapıdan girince başka biri olabilmenin, onu anlamanın, dertlerini ve neşesini paylaşmanın bende yarattığı hisse başka meslek ile erişemediğim için derim.

‌Sizce tiyatro nedir ve neden değerli?Bunu iki kısma ayırarak ifade etmem daha doğru ve anlaşılır olur. Birincisi benim için özel olan ve hissettiğim gibi yaşadığım ve özgürlüğün sembolü diyebilirim. Hiç kimsenin yargılamadığı, eleştiremediği ve kıskanmadığı ütopik bir düşünce dünyası diyebilirim. Genel olarak ifade edecek olursak; öncelikle tiyatro sözcüğünden başlamak isterim. “tiyatro” sözcüğü, Yunanca “theatron” yani “seyirlik yeri” anlamına geliyor. Coğrafyamızda tiyatro, ilk önceleri halk tiyatrosu adı altında metinsiz ve sahnesiz olarak sergilenmiştir. Halk tiyatrosunun altında ise Karagöz, Meddah, Kukla, Orta Oyunu, Hokkabazlık ve Köy Seyirlik Oyunları gibi başlıklar mevcut. Tabii sonraları batılı anlamda tiyatro da coğrafyamıza geliyor. Saray, batılı tiyatro ile yabancı toplulukların gösterilerine önem verilmesi sayesinde halktan önce tanışıyor. Tanzimat Fermanı ile de batı tiyatrosu tam anlamıyla topraklarımıza giriş yapmış, dram geleneğini bize tanıtmıştır. Bununla beraber tiyatromuza metin girmiş, sahne ihtiyacından dolayı ise yeni yapılar inşa edilmiş. Tiyatro, birbirinden farklı insanların, değişik algılamalarla sonuçta aynı doğruya yöneldikleri sanatsal bir değişim yeridir. İngiliz tiyatro yönetmeni Peter Brook şöyle der: “Yeni yapraklar yeni kalamaz, saatler geriye işleyemez; bizlere bir ikinci şans tanınmamıştır. Tiyatroda kara tahta her an silinir ve üzerine yenisi yazılır. Tiyatro, sürekli devrim demektir.” Tiyatro yüz yıllardır toplumsal yozlaşmayı engellemek için bir çaba sarf eder, izleyicilerin zihnini ve motivasyonunu ayakta tutar. Pek çok yönüyle yanlışın eleştirisidir. Politikalar, savaşlar, değerlerin kaybı, manevi çöküş ve kültürel yozlaşmaya karşı bir duruş olagelmiştir. Günümüzde tiyatro denildiğinde akla oyunculuk, tiyatrocu denildiğinde ise aktör ve aktrisler gelir. Ancak tiyatro; yazarlık, sahne tasarımı, kostüm tasarımı, ses ve ışık tasarımı, dramaturji ve oyunculuk gibi karmaşık alt dallarla bir bütündür.

Tiyatronun hayatınızdaki yeri nedir?Tiyatro ile uğraşanlar için baş tacıdır. Bu pandemi sürecinde hayatımızdaki yeri yadsınamayacak kadar çok büyük olduğunu bu mahrumiyet günlerinde daha iyi anlamış oldum. Nefes aldığımız ve deşarj olduğumuz yerdir diyebilirim. Ufkumuzu genişletmek, beynimizi ve ruhumuzu zenginleştirmek için tiyatro yaşamda vazgeçilmezlerden, olmazsa olmazlardandır. Sosyal, kültürel açıdan bizi geliştiren, bizi besleyen ve daha aklınıza neler geliyorsa işte…,

‌Tiyatro size neyi çağrıştırıyor?Dünya zamanla değişen, gelişen ve karmaşık bir hâle bürünür. Tiyatro ise bu durumlardan etkilenerek kendi yolunu çizmeye çalışması bana disiplinlerarasılığı çağrıştırıyor.

Ne zamandır tiyatro ile ilgileniyorsunuz?Tiyatro ile tanışmam aslında ilkokula dayanıyor. Ortaöğretim boyunca bando takımında yer aldım. Lise yıllarında Edebiyat, Şiir ve Felsefe Kulübünde çalışmalara katıldım. Aktif olarak tiyatroya başlayalı 7 yıl oldu diyebilirim.

Tiyatro ile seyirciye mesaj gönderebiliyor musunuz?Her oyunun bir mesajı vardır muhakkak. Tiyatro doğru yorumlamalar, doğru reji ve doğru tasarımlarla müthiş bir mesaj verme odağıdır. Toplumun her kesiminden her görüşünden insanlar sizi izlemeye geliyor ve herkes aynı oyun üzerinden farklı tepki veriyor. Oyun sonunda alkışlar ve coşku sahnenin her tarafını sarıyor. Buradan yola çıkarak seyirciyle bütünleştiğimizin sonucuna varıyoruz.

“Türkiye’de tiyatro” denilince aklınıza gelen ilk cümle nedir?Birçok zorluğa katlanarak inadına tiyatro yapma çabası diyebilirim. İlk başta 58 yıllık Ankara Sanat Tiyatrosu dışında 2012 yılında kurulan Tiyatro TAM diyebilirim.

Türkiye’de tiyatroya bakış açısı nasıldır?Henüz toplumun her kesimine sirayet etmiş durumda değil. Tiyatroya hiçbir bakış açısı olmayan ama sırf sosyal mecralarda kendine yer edinebilmek ve çevresine gösterebilmek için etkinliklere gidiliyor. Belli bir kesim tiyatro müdavimi dediğimiz kişiler yakından takip etmeye çalışıyor.

Tiyatronun insan üzerinde ne gibi etkileri vardır?Tarihin ilk çağlarından beri var olan tiyatro, bireyin dolayısıyla da toplumun gelişimi ve değişimi için olmazsa olmazdır. Tiyatro insanı uyarır, kendisini, toplumu ve çevresinde yaşananları sorgulatarak kişinin çok sesli düşünmesini sağlar. Bireye dürüstlüğü, doğruyu, hakkı, hukuku, adaleti, barışı ve buna benzer birçok erdemli olguyu aktararak dünyayı daha yaşanabilir kılar. Geçmişe, geleceğe, olaylara, kısacası hayata farklı bir pencereden bakmamızı sağlar. Ayrıca insanın ruhunu ve hayatını estetize eder. Küçük yaşlardan itibaren düzenli olarak tiyatroya giden kişileri gözlemlediğimizde, bireyin empati yeteneğinin ve estetik algısının geliştiğini, çevreye ve olanlara daha duyarlı olduğunu, doğayı koruduğunu, hayvanları sevdiğini, şiddetten uzak durduğunu, bulunduğu ortama daha çabuk uyum sağladığını, sorumluluk duygusunun geliştiğini ve başkalarının yaşamlarına saygılı olduğunu gözlemliyoruz.

Ankara’da tiyatro kültürü hakkında neler diyebilirsiniz?‌Başkentimizi eskiden ‘‘Sanatın merkezi’’ diye tabir etmek daha doğru olur. O dönemlerde insanlar tiyatroya giderken giyim kuşamlarına göstermedikleri özeni tiyatroya giderken göstermeleriydi. Örneğin, erkekler takım elbiseli, kadınlar bakımlı ve şıktılar. İnsanlar arasında saygılı konuşmalar, kibar davranışlar vs. Tiyatroda hiç kimse ayrıksı bir davranışta bulunmaya cesaret edemezdi. Tiyatronun ayrı bir havası ve seyirci kitlesi mevcuttu. Yıllar içerisinde etkisini yitirdi ve sinema ve dizi daha ön plana geçti. Bu süreçte tiyatro kültürü de tamamen değişti. Bu konuyla ilgili olarak Ankara seyircisinin muhafazakâr yapısından bahsedilebilir. Günümüzde ise belirli bir seyirci kitlesi tarafından takip edilen Devlet Tiyatrolarına yoğun bir ilgi var. Çoğu zaman bilet bulunamaması ilgi çekici bir durumdur. Bunun yanı sıra özel tiyatrolar daha çok deneysel tiyatro üzerine çalışmalar yaptığı için insanlar çekingen olabiliyor ve önyargılarından dolayı ilgi göstermemeleri nedeniyle seyirci kıtlığı yaşanmaktadır. Tiyatroya giden kesimden bahsetmek gerekirse; çoğu kişinin tiyatro ahlakından mahrum olduğundan söz edebiliriz. Birinci grup ego tatmini yapanlar. Çoğu zaman amacı oyun izlemekten ziyade orada bulunmak olan kişilerdir bunlar ve popüler kültürün etkisiyle sosyal medyada paylaşım yapmak esastır bu grup için. İkinci grup bilgi birikimini etrafa ve oyun sonrasında çevresine bir şekilde belirtme ihtiyacını taşıyanlar. Oyunu nasıl bulduğunu ya da ne düşündüğünü sorsanız; “Harikaydı!” ya da “Çok kötüydü!” dışında bir şey söylemenin ötesine gidemezler. Sürekli aynı cümleleri tekrarlarlar. Üçüncü grup cep telefonuna yapışık kitle. Tiyatro ile alakası olmayan, birilerinin daveti ile dahil olanlar. Özellikle akıllı cep telefonlarının yaygınlaşmasından itibaren telefonuna yapışık yaşayan bu kitleyi sinema, tiyatro, opera ya da bale salonları kısaca her yerde, büyük küçük ayırmaksızın imkânı olan her şehirde görmek mümkün. Dördüncü grup geç gelen kitle. Oyunun başlamasından on dakika sonra dahil olan kitle daha çok özel tiyatrolarda karşılaştığımız ve karanlıkta yerini bulmak için insanların dikkatini dağıtıp yerine geçene kadar insanları rahatsız etmekten hiç rahatsız olmazlar. Etrafını gözlemler ve tanıdık biri var mıdır diye bakınırlar. Beşinci grup konuşmak için gelen kitle. Günlük iş, hayat, ev dertlerini birbirleriyle paylaşmak için tiyatro salonlarını seçen insanlar oyun başladığı andan bittiği ana kadar muhabbet etmeyi sürdürürler. Tiyatro arasında konuşmalar sona eriyor. Bu sürede psikolojik olsa gerek rahatlıyorlar. Altıncı grup yemek yiyen kitlemiz. Yok artık dediniz, değil mi? Maalesef böyle bir kesim sanki evindeymiş gibi o karanlık ortamda haşır huşur sesleri ile etrafındaki kişileri rahatsız etmeyi amaç edinmişlerdir. Sinemada olan neden tiyatroda olmasın diyerek hiçbir şeye aldırış etmezler. Yedinci ve son grubumuz çocuklarını her yere götüren aile. Buraya kadar en masumu çocuklar. Ebeveyn hiçbir şeyden mahrum kalmamak için küçük çocukları hatta bebekleri bile salona getiriyor. Burada ailelere şu soruyu sormak lazım: Minicik bir bebek oyundan ne anlar veya ilgisini ne kadar çekecek. Işıklar kapanınca korkup ağlamaya başlayacak, susturulmaya, uyutulmaya çalışılacak. Bir de çocuklar grubu var. Burada 2 gruba bölersek, birincisi ailesi sorumluluğu üstlenmiş ve çocuk sessiz ve sakince oturarak eline telefonu vererek oyun açıp ilgisini oraya yönlendiriyor. İkincisi ise çocukları serbest bırakarak koltuklara pat küt diye vurmaları, salonda koşturmaları ve kardeşlerin birbiriyle çatışma hâlinde olması, birbirlerine bağırması, üst kattaki balkondan salona “Baba, ben buradayım” diye bağırıp el sallayan çocuk vs. Bunlar çocukların doğasında olan davranışlar. Bu yaşta çocukların enerjileri ve merakları hep yüksek olmuştur. Burada ailelerin oyun izlemeyi seçerken sadece kendilerini değil diğer kişileri de düşünmesi gerekir. Oyunlar çocuklar için ağır veya sıkıcı gelebilir ve bu durumdan rahatsız olduklarında diğer izleyicileri de oyun keyfinden mahrum bırakacaklarını unutmamak gerek.

İnsanlar tiyatroya ünlü isimler için giderler mi? Gittiklerini düşünüyorsanız bununla ilgili yorumunuz nedir?Yıllardır tiyatro oyunlarında sahnede yer alan oyuncular insanlar tarafından bilinmezken bu oyuncular dizi ve sinemada yer aldıktan sonra herkes tarafından tanınınca takip edilmeye başlanıyor. Bu sayede ekran yüzü olan oyuncuları görmek için insanlar tiyatroya gidiyorlar. Buradan anlaşılıyor ki, insanların televizyon ya da sinema temsilinde görüp beğendikleri ve çoğu kez kendileriyle özdeşleştirdikleri karakterleri canlı görme fırsatını kaçırmamak için ve sonrasında fotoğraf çektirebilme ihtimali dolayısıyla ünlü birisini görmek için bir oyuna giden izleyici muhtemelen o esnada oyuna değil sadece o oyuncuya odaklanıyordur. Burada diğer bir husus ise bilet fiyatı ne olursa olsun önemi yok. Burada şu sonucu varabiliriz. Tiyatroların yeterince gelişememesi bu gibi sebeplerden bir tanesi diyebiliriz.

Tiyatro neden sinema ve dizilerin gölgesinde kalıyor?Öncelikle tiyatro oyunları oyuncu ve seyirci arasında bir bağ kuruluyor. Oyun esnasında canlı olarak tüketiliyor ve her şey anlık gelişiyor ve oyunların hata yapma gibi bir lüksü yok. İnsanların bu gibi etkinliklere buna zaman ayırması gerekiyor. Tiyatroya yeterince destek olmadığı ve tiyatroların reklamı yapılamadığı için; tiyatro, diziler ve sinemadan sonra geliyor diyebiliriz. Sinema ve dizi, gelişen teknolojiler neticesinde insanların ilgisini ve beğenisini çekme yönüyle daha başarılı ve imkânları daha geniş. Sinema ve televizyon teknolojisi insanlara evlerinden çıkmadan da bir şeyleri izleme fırsatı sunduğu ve bunun için ekstra para ödemeden istediği zaman izleyebilme olanağı sunduğu için tercih sebebi diyebilirim. Bu pandemi sürecinde gelen yasaklardan sinemalar da çok fazla etkilendi ve geleceği de dijital ortama evrilmeye doğru ilerliyor.

Ticari amaçla yapılan tiyatrodaki kaygılar nelerdir?Ticari olmayan bir tiyatroyla arasındaki farklar nelerdir?Ticari amaçla yapılan tiyatrodaki kaygı, elbette para kazanmaktır. Bu para kazanabilme durumu, özgürlüğü kısıtlayıcı bir durum maalesef. Birçok farklı dinamiği göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Tiyatronun oyunlardan başka geliri olmadığı için giderlerini karşılayabilmek adına sürekli bir uğraş içerisinde olacaktır. Sürekli seyirciye ulaşma çabasındadır. Bu nedenle farklı alternatifler düşünmek zorundalar. Hele ki bu süreçte birçok tiyatro kapanmak zorunda kaldı. Birçok tiyatro grubu ise dijital tiyatro yoluna doğru evrilmiş durumda.Ticari olmayan tiyatroda bu gibi kaygılar olmaz. Derdi para kazanmak değil oyun oynamak, seyirciler ise genellikle yakın çevresinden oluşmaktadır. Bunu daha çok sosyal aktivite mahiyetinde bir araya gelerek keyifli vakit geçirme diye değerlendiriyorum.

Ankara’da tiyatro yapmanın zorlukları ya da kolaylıkları nelerdir?Ankara’da tiyatro seyirliği, yıllarca birkaç özel sahne haricinde Devlet Tiyatrosu ve Başkent Tiyatrosu’nun devletin destekleri ve sağladığı kolaylıklar sayesinde gelişti. Bunların dışında alternatif tiyatro olarak devlet desteği olmadan gerçekleşen bu işler daha zor şartlarda gerçekleşir. Sahne gelirleri ve üyelerin vermiş oldukları aidatlar ile yoluna devam etmeye çalışır, üstelik daha özgür hareket eder. Yaptığı işler daha deneysel ve alışılmış kalıpların dışında daha ayrıntıcıdır. Kimi zaman da seyirciye hikâye anlatmak yerine, deneyim yaşatmak derdindedir. İşin zor kısmı ise seyirci unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Ankara’daki seyirci yapısının muhafazakâr olması, tiyatroya yeterince ilgi göstermemesi ve Devlet Tiyatrolarının belli repertuvarının dışında bilet fiyatlarının ucuz olması nedeniyle haksız rekabet yaratması yüzünden özel tiyatroların bilet fiyatlarının yüksek olmasından şikâyet ettikleri için seyirci kıtlığı yaşanmasına neden oluyor. Seyirciler yapılan deneysel tiyatro çalışmalarına pek ilgi göstermiyor. Farklı ve yenilikçi oyunlar, alışılagelmişin dışına çıktığı ve belli kalıpların körü körüne takipçisi olmadığı için tüm düzeni altüst ediyor. Bu sebeple alternatif çalışma yapan tiyatrolar zor bir süreç geçiriyor.